22 Şubat 2011 Salı

Kars Günlükleri-4-5

sabahın köründe kalkılıp akşam yemekten biraz sonra sızıldığı için gecenin bi körü cin gibi uyanıyor insan ister istemez. bu sırada ablamı da uyandırıyorum. bir sürü şeye gülüyoruz falan. annem geliyor. "neye gülüyorsunuz saat 4 yatın uyuyun" diyor. ben cin gibiyim off puff diyorum. "babanın da uykusu kaçcak bak" diyor. "ay kaçsın ne güzel batak atarız" diyorum. "yavrucum sağımızda solumuzda insanlar uyuyor" diyor. "e biliyorum heralde ondan okey demedim taş sesi olur diye" hazır cevaplığın zirvelerinde geziniyorum ve zaten uyku sersemi annemi epey afallatarak odasına yolluyorum. ertesi sabah öğrendiğim kadarıyla diğer odada cereyan eden diyalog pek daha eğlenceli.
babam neye gülüyorlar diyor. annem "yok bi şey babamın da uykusu kaçarsa batak atarız diyorlar" diyor. bunun üstüne babam o an ki uykusunu dürüp yatağın altına ittirerek "kağıt getirmişler mi" diyor.

yanımda kağıt olsa gerçekten oynarmıydık bilmiyorum ama bu kadar gülemezdim bunu biliyorum.

dün burlarda tipi vardı. göz gözü görmez iken kayak çebelleşmesi yaşadık. günün en güzel saatleri zirvenin ordaki dağevinde sahlep yudumlayıp kitabımı açtığım zamanlar sanıyorum. huzursuzluğun kitabını annem cebren ve hile ilen ele geçirdi. neyse diyip kuyucaklı yusufa başladım bende. sebahattin ali ne hoş adam ayol. özlemişim böyle bir anlatımı.

bir sürü karlı ağaç fotoğrafı çektim. nasıllar bilmiyorum tam. marlis'e gösterirken her türlü fırçayı göze alıyorum.

akşam bir adet kırgızlı derici gördük. deri çanta, şapka, eldiven falan satıyordu. van erçiş te bir kırgız köyleri varmış. yüzü öyle tuhaftı ki. kırgızların yüz hatları zaten malum. çekik gözler. tamam ama bu adamın yüzünde bambaşka bir hikaye vardı. böyle hikayelere sahip yüzlerin özellikle gülümsemeleri bana pek bir dokunur. sanki böyle "çok şey var ama boşver güzelim bunlar şimdi anlatılacak şeyler değil" der gibi. o zaman ellerine sarılıp "ne zaman anlatırsın be abim" demek istiyorum. "ne zaman nerde anlatırsın?" iki patik aldık deriden. ders çalışırken falan giyersin çok sağlıklı deri en saplıklısı dedi. sonra bir de deri taksici kasketi aldım. takar mıyım bilmiyorum ama aldım işte. annem sen istanbulda gece çıktığında bunu tak saçını da içine sok seni sokak çocuğu sansınlar dedi. güldüm. ama bu gülüş öyle ahım şahım değildi. öylesineydi. çünkü aklım hala kırgızlı abimdeydi. neydi be abim senin hikayen. boşver osmanlının otağını, şanlı tarihini. altayını, 4 dağını. sen kendi hikayeni anlat be abicim. yüzündeki bu çizgiler çok bi farklı senin.
sabahattinciğim sen mi böyle düşündürüyorsun beni yoksa? kübra'nın yüzünü bu denli açık seçik anlattığı için mi böyle oldum?

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...