22 Ağustos 2011 Pazartesi

Pazartesi, 13 (Haziran ,1921)


Herşey yine panoramik görünüyor.

Bu ülkede renkler kötü. Herşey gri, çoğunlukla silinmiş mürekkep. Bir kez içine kırmızı bir ay koydukları zaman, sakin durmak için, yeterince saflık olmuyor. Bu yüzden hiç olmazsa içki bedava olmalı. Renkleri böylesi bir ülkede hiç olmazsa içkiye para verilmemeli...

...Arada bir resim müzesine gidiyorum. Rubens sefahatlarının et pazarında şimdi midem bulanıyor. Bundan ben de yeterinden fazla var, ama Tizian'a gelmeliyim. Burada öylesine koyulaştırımış bir ihtişam, doygun bir altın tonu, kuvvetli bir kudret sayesinde merhemsel bir huzur ve Shakespeare anıtsallığı. Van Gogh'un dediği gibi, bir yere bir sarı ev yapmalı, buraya düşünceleri olan cüsseli kişileri istif etmeli, bunlar da birbirleriyle nasıl anlaşacakları konusunda başlarının çaresine bakmalılar. Tiyatro gibi böylesine toplumsal bir şey tek tek noktalardan yola çıkarak ele alınmaz, burada bir uzlaşmaya gereksinim vardır.


brecht.

günlerden pazartesi

bu ara durdurma/duraksatma/dur/durağan/don(giyileninden değil/dondurma(yeneninden değil)/donma///stop!
aric-

sondaki ne be? dersen wheeeree is my mind?'ın başına bi daha bakıver yoksa nereye koyduysan ordadır diyeceğim.

son zamanlarda sürekli bir şeylerin bir yerde öyle olup kalıvermesinden bahsediyorum. kalıveriyor bir şeyler. sims oynuyomuşumda bir sürü karakterim varmış bazıalrını ihmal etmişim depresyone girip ölmüş gibi. sims öyle bi oyun değildi sanırım. popomundo vardı ama bir zamanlar bilir misin? hıh ondan olmuş işte. popomundo karakterlerim(çoğullar bunlar)den bazıları ilgisizlikten ölmüşler. bazısı alışverişkolik olup ölmüş, bazısını duş yap diyip unutmuşum büzüşüp ölmüş, bazısına yürü demişim hiç durmadan yürümüş, yorulmamış da dünyadan düşmüş. bence galileo bok yiyebilir dünya öküzün boynuzunda bir tepsi.
sonuç olarak neyseki tek bi karaktere tutunmuşum onunla ilgilenmişim de hayatta kalabiliyorum. hala oynuyorum. oyundan sıkıldığım kadar karakterlerinde ölmesine o kadar üzülüyorum esasen. tam bir kısır döngü.
yazıya başladığımda 6'ya 4 vardı. mesai bitimine 4 dakika. şuan 18:04. mesaim esasen bitti. ama gerizekalı olduğumdan çıkamıyorum. ben de zengin kalkışı yapma aşkı var ki seni beni egede kıyıya paralel ne kadar dağ varsa dele dele bodruma götürür. ofisteki bi çok kişi 7 de çıkıyor. o sebeplen onları bırakıp gidince arkamdan ağlıcaklarmış gibi mi hissediyorum nedir. çıkamıyorum.

boğazım ağrıyor.

bu ara en çok yakınılanlar listesine plazada çalışmak 1. sıradan girdi.
cam açamıyoruz. klima bütün gün. klima beni çarpar. kapalı alanda duramıyorum. temiz hava serzenişleriyle kriz geçiriyorum içimden. ama içimden.
çok fazla içimden konuşunca dışımdan konuşamıyorum.
çünkü sizlerle içimden konuştuğum kadar hızlı konuşamıyorum.
geçen utku başlarda anlamıyordum da zamanla anlamaya başladım dedi. düşündüm hakikaten çok mu hızlı konuşuyorum diye sonra yok yea ipek benden hızlı konuşuyor diyip işin içinden çıkıverdim.

başım ağrıyor.

ikinci sırada ise bütün gün bilgisayar başında oturmak var.
"evde olsan napacağdım" diyene ise pardon sürekli aynı havanın dolandığı suni yollardan temizlenen bi odada bütün gün bilgisayara bakmak cinnet sebebi derim. gözlerimi belerte belerte bakarım hiç de bi şey diyemezsin! ayrıca evde kitap neyinde bakıyorum. burdada kitap bakıyorsun dicek kadar özelime girmiş beni 24 saat dikizleyen sapığa ise "eşşek kadar borçlar kitabıyla günlerin köpüğü bir mi?" diye sorarım "benim oyumla dağdaki çocanın oyu bir mi?" diye soran aysun kayacı ifadesiyle.

ha bir de bu ara gün biterken bir rahatlama değil de bende hemen ertesi gün telaşı başlıyor bunu farkettim. resmen bu gün ne yemek yapsam derdi olan kadının bi level atlamış haliyim. bugünkü yemek yapılıp da sofra daha toplanırkenden başlıyorum yarın ne yemek yapsama.

neyse ben eve gideyim de bir erişte yapayım.

not: uykuyu düşünme hiç bugün daha pazartesi.

12 Ağustos 2011 Cuma

yağmursuz yazı

gök gürültüsü şimşek ve yağmurdan bahsetmeyeceğim. yok efendim gökyüzü sebepsiz bir iç buhranı kusarcasına ağlıyormuş, kederimi paylaşıyormuş, kimsesizlerin hüznüne ortak olupi lal olmuşların meramını dile getiriyormuş gibi hüsnü talillerde bulunmam. bunlardan dem vuracak yağmur romantizmi yaşayacak yaşı geçtim ben.

krizlerden bahsedeceğim.
tunalıda bir akordeoncunun yanında şarkı pazarlığı yaparken, yavaş çal be abi, dans ediyoruz şurda derken başlayan bir arbede..
çalan şarkı neydi? ömür boyunca sevmeye dair bir takım sözleri vardı ama şarkı sözlerini hiç bir zaman aklımda tutamadım ben. çalsa mırıldanırım. şimdi tam şuan da ama sen başla desen olmaz. siz başlayın, ben eşlik ederim.

oysa dünya duruyor aşık olunca.
durmuyor.

bir yerlerde erkekler kadın tenleri için pazarlığa tutuşuyor,
bir oda bir salon bir evde bir kadın kocasından ölümüne bir dayak yiyor.
bir kadın bıçaklanıyor.
bir çocuk dileniyor köşebaşında.
bir bebek ölüme terkediliyor çöplükte, cami avlusunda.
seyyar satıcıların tezgahları apar topar toplanıyor bir yerlerde.
insanlar 3 kuruş için birbirine saldırıyor bir alt sokakta.
ölümüne biber gazı sıkılıyor.
deli bir kriz tutuyor.
öksürük.
nefes alamama.

karanlık.

oysa dünya durmuştu ve biz nefes bile almadan aşıktık hani.
nerden çıktı biber gazı..
bu kriz.

titreme.

boğazımda hala bir adet kedi oturmakta. arada öksürmek suretiyle okşuyorum sırtını. bıyıklarını mırlayarak kaşındırıyor boğazımı.


7 Ağustos 2011 Pazar

tebdil-i mekanda ferahlık vardır.

gidersin.
dönersin.
her şey değişmiş olur.
hani demiş ya kavafis

"yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.

bu şehir arkandan gelecektir.

sen yine aynı sokakta dolaşacaksın,

aynı mahallede kocayacaksın;

aynı evlerde kır düşecek saçlarına.

dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.

başka bir şey umma-"

dönüp dolaşıp gelmek pek hayır değil. gitmişse insan dönmesin geri. çünkü giderken peşini bırakmayıp arkandan gelen şehir, aynen arkandan gelir de.. aynen kalmaz..

sevdiklerinin yüzüne tanımadığın mimikler oturur. seni dinlemez. seninle ilgilenmez. seni artık okumaz. eskiden ezbere bile bile baktığı satırlarken, şimdi okunmayan gazete köşeleri gibi olursun. benim için ekonomi sayfasıdır mesela. ama o öyle anlamayacağından da değil. tamamen okumamak istediğinden.

kapatır.

katlar.

koyar.

bazen bazı dinlenmemeler insana epey koyar.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...