12 Ağustos 2011 Cuma

yağmursuz yazı

gök gürültüsü şimşek ve yağmurdan bahsetmeyeceğim. yok efendim gökyüzü sebepsiz bir iç buhranı kusarcasına ağlıyormuş, kederimi paylaşıyormuş, kimsesizlerin hüznüne ortak olupi lal olmuşların meramını dile getiriyormuş gibi hüsnü talillerde bulunmam. bunlardan dem vuracak yağmur romantizmi yaşayacak yaşı geçtim ben.

krizlerden bahsedeceğim.
tunalıda bir akordeoncunun yanında şarkı pazarlığı yaparken, yavaş çal be abi, dans ediyoruz şurda derken başlayan bir arbede..
çalan şarkı neydi? ömür boyunca sevmeye dair bir takım sözleri vardı ama şarkı sözlerini hiç bir zaman aklımda tutamadım ben. çalsa mırıldanırım. şimdi tam şuan da ama sen başla desen olmaz. siz başlayın, ben eşlik ederim.

oysa dünya duruyor aşık olunca.
durmuyor.

bir yerlerde erkekler kadın tenleri için pazarlığa tutuşuyor,
bir oda bir salon bir evde bir kadın kocasından ölümüne bir dayak yiyor.
bir kadın bıçaklanıyor.
bir çocuk dileniyor köşebaşında.
bir bebek ölüme terkediliyor çöplükte, cami avlusunda.
seyyar satıcıların tezgahları apar topar toplanıyor bir yerlerde.
insanlar 3 kuruş için birbirine saldırıyor bir alt sokakta.
ölümüne biber gazı sıkılıyor.
deli bir kriz tutuyor.
öksürük.
nefes alamama.

karanlık.

oysa dünya durmuştu ve biz nefes bile almadan aşıktık hani.
nerden çıktı biber gazı..
bu kriz.

titreme.

boğazımda hala bir adet kedi oturmakta. arada öksürmek suretiyle okşuyorum sırtını. bıyıklarını mırlayarak kaşındırıyor boğazımı.


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...