6 Aralık 2012 Perşembe

yastık adam

ankaraya kısa bir süreliğine gittiğimde hemen tiyatro biletleri alınmştı. en sevdiğim hayatımda sanırım en özel olan sahne şinasi de. oyunla ilgili hiç bir fikrim, ön bilgim yoktu. aslında bu oyuna tam da böyle gidilmeli.
o yüzden bu oyuna gitme ihtimaliniz varsa, bu yazıya devam etmeyin.

ankara seyircisine değinmek istiyorum ilkin.ankara seyircisi hem çok güzel hem çok kibar. böyle tiyatroyu sosyal etkinlik olarak bir tüketme amacı olarak değil de gerçekten saygı duyulan bir iş olarak niteliyorlar, önemsiyorlar ben de bunu çok seviyorum. istanbulda maalesef bu pek yok.

tıklım tıklım bir salonda güç bela herzamanki gibi önde gelmeyen kişilerin yerine geçtik. sahne açıldı.
oyunculuklar muazzamdı. istanbulda üst üste çok da başarılı olmayan oyunlar izlemiştim yastık adam hepsi üstüne bir sünger gibi kuruldu karşımda. oyunculuk için hiç bir şey söyleyemiyorum ama asıl benim söylemek istediklerim metine.
eşsiz bir metin. evet oyunculuk, dekor hepsi çok güzeldi ama metin.. ben ne kadar içten pazarlıklı bencil bir insanmışım onu anladım. benim o kadar güzel hikayem olacak hepsini de bir oyunca kullanıcam. peeh ben resmen türk dizi senaristi gibi her sezon birini işlerdim ne diyeyim. o ara hikayeler o kadar kusursuz o kadar güzeldi ki birine bu oyundan başlayacak olsam direk hikayelerden başlıyorum. hikayelerini o kadar seviyorum ki ana konuyu unutuyorum. oyun çok yüksek bir yerden başlıyor. ve sen daha fazla tırmanamaz derken nerede olduğunu şaşırıyorsun. katuryan'a üzülüyorsun, sonra abisine sarılıp ağlamak istiyorsun. fareler ve insanlar geliyor aklına. leninin çaresizce george bakıp yaptıklarını düzeltmesini istemesini hatırlıyorsun. aynı iç çekişle.
katillerin suçlu olmadığı bir oyun bu. bulunamayan bilmeceleri olan. kafa kurcalayan, tırnak yedirten.

zor bir oyundu. izlemesi gerilimi oynaması her şeyi zor bir oyundu. beklenmeyendi. büyüleyendi adeta. hiç bir abartısı, göze sokması olmayan elini üstünde gezdirdiğinde bir gram çapağı olmayan son zamanlarda izlediğim en güzel oyundu.

en içime dokunan da sanırım, en sevdiğim, yastık adam michal'e geldiğinde michal'in o boktan hayatı sırf bu hikayeleri sevdiği için yaşamayı kabul etmesi olmuştur.

5 Aralık 2012 Çarşamba

herkesin bildiği sırlar

geceleri pek fena yağmurlar yağıyor bu ara.
gündüz de yağıyor ama işi gündüz yağmak olduğundan değil. sanki gece her şeyi bitirememiş de ertesi güne sarkmış gibi. bazen insan öyle kavga ediyor. içinden bişiler demiş de sonu kavgaya denk gelmiş gibi. başını hiç bilemediğimizden, (bilemediğinden bilemediğimden bilememesinden) barışamıyoruz. barışmak bir yana kavgamız büydükçe büyüyor.




herkesin ilişkisinde sırları var. bu sırlar çevresinden sakladığı değil. sevgilisinden sakladıkları. bal ayında içi atmakta sıkılınmayan ama zaman geçtikçe içte büyüyen minik sırlar. bu oyun bunlara dairdi. çok güzel bir oyunculuk vardı. çok güzel gidememe vardı. çok güzel sarhoşluk vardı. özlediğim tiyatro gibi tiyatroydu. küçük sahneyi ben ayrı bir seviyorum sanırım. ordaki oyunları hep bir beğeniyorum. 

kavga ederek tutkularını yaşatan çiftler var. biz de onlardan biriyiz. kumandalar gibi tekleyen eski tüplü televizyonlar gibi vurunca düzelen her şey gibi. kavga ettikçe rahatlıyoruz. ama işte hani diyor ya sen karşındakinin hayalindeki olmadığını anladığında ya da kaşındakinin hayalindeki olmadığını anladığında işler sarpa sarıyor. araba freni boşalmışcasına bir duvara tosluyor. bundan sonra iki yol var. ya hurdacı ya da ordan burdan parçalarla tamir etmek. ve sonra elimize aha şimdi doğan bir eskisi gibi olmaz sorunsalı. 

ve daha da güzeli eskiden nasıldı ki sorusu aslında..


 oyun gayet sade, yalın sıcaktı. dekoru güzeldi. kostümleri güzeldi ifadeleri güzeldi. bir de o kadar gerçekti ki oyunun oyunluğu hakkında yorum yapamıyorum. tabiki aslında çok klişe bir konu. zaten adı üstünde herkesin bildiği sırlar. ama yine de insanı dürten konular. fotoğraf banyosu ile ilgili benzetme çok güzeldi mesela.
"bir fotoğraf çekersin, karanlık odaya gidersin, banyo edersin ilacı dökersin heyecanla bi de bakarsın istediğin bu değildir."
hani o da güzeldir kötü değildir. ama senin çektin sandığın şey o değildir. bozuk değildir. sadece sen başka bir şey çektin sanmışsındır. bu kadar basit.
ilişkilerde haklı haksız yoktur. suçlu suçsuz yoktur. sadece kendini ifade edememe. ve bizim büyük çaresizliğimiz beklentilerimiz vardır. o kimselere söylemeden içten içe beklediklerimiz. bize sunulan şeyleri bile göremeyecek kadar çok yolunu gözlediğimiz şeyler.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...