-kırmızı."
güzel bir oyundu. resime azıcık yatkın olup bir iki akım bilen biri için bile anlaşılırdı. aslında rothkonun hikayesinden çok yanındaki adamın hikayesiydi bence.
aslında ondan da çok. kırmızının belki de.
ben en çok matissenin bu tablosunu ve bu tablo hakkındaki yorumlarını sevdim. bütün kırmızıya rağmen orda duran ve insanı sürekli korkutan siyah! her an gittikçe büyüyecekmiş gibi duran. bi süre sonra resme her baktığında sadece gördüğün siyah!
rothko siyahın bir gün her şeyi yutmasından korkuyorum dedi. yardımcısı annesi ve babasının öldürüldüğü gün yağan kar beyazının bir gün güpegündüz kapıyı çalıp her şeyi yutmasından endişelendiğini söyledi. beyaz fazla beyaz beni de hep rahatsız etti.
"- Sana birşey sorabilir miyim?
- Sormanı engelleyebilir miyim?
- Gerçekten de siyahtan korkuyor musun?
- Hayır, ben ışığın yok olmasından korkuyorum.
- Yani körlük gibi mi?
- Hayır ölmek gibi."
beyaz ışık mesela. beyaz ışık korkunçtur. beyaz ışıkta hiç bir şey güzel değildir. her şey aşırı çıplaktır. beyaz ışık cinnettir.
etkileyici bir oyundu. oyunculuk kalitesi çok yüksekti. öncesinde yarım saatlik bir sinevizyon gösterisi oluyor aslında o da rothko'nun sanatını anlamak anlam vermek adını önem taşıyor bence. insan işte almış eline fırçayı boyamış diyebilir. ama biraz derinine girince renklerdeki kinetik enerji, yerinde duramama ve sadece renklerle yapılmış manzara resimleri gözde canlanıyor. bir taslak olarak belki. hiç detaysız. şurda bi savan şurd bi gökyüzü. nasılı mühim değil. rengi mühim. resim renktir.
"-ne görüyorsun?
-kırmızı."