20 Kasım 2013 Çarşamba

yenisi.

yaralarım var benim.
görür müsün bilmem.
görünen yerlerimdeler mi bilmiyorum.
dokunma ama sen yaralarıma. sevdiğimden sakındığımdan değil
yaralarımdan korktuğumdan.
kabukları var üstünde.
yokladığımdan değil.
acımıyor. varlıklarını hala hissetmem acıdıklarından değil.
kabuğunu kaldırınca kanayacak mı bilmiyorum.
çok zaman geçince kaldırılan kabuklar kanamaz ya
ben ne kadar zaman geçti
kanamayacak kadar geçti mi bilmiyorum.
dokunma sen.
dokunamıyorum ben.

22 Mart 2013 Cuma

ve son olarak günün şarkısı bütün sevip de kavuşamayanlara gelsin,

flashbacklerke düşünmek,
seni,
bana,
getirmezki...

10 Mart 2013 Pazar

çevir dünyayı tersine dönsün!

8 mart kadınlar günü herkesin dilinde. çünkü bu topraklar her kesimden, her yerden kadın şiddet görüyor. türü eli sıfatı değişiyor ama o adam olamamış erkek her yerde bir kadının peşinde.

*beyaz atlı prens, döveceksen gelme.

*mutfaktaki tencere kimin umrunda, dünyanın yükü benim omzumda.
           
       *dünya yeRiNdeN oYnAr KadInlAr öZgÜr oLsA!


*erkek vuruyor devlet koruyor
kadınlar her 8 mart gibi bu martta da bunları ve çok daha fazlasını bağırdı.
ama kadınlar hala ölüyor, şiddet görüyor, dinlenmiyor,o yokmuş gibi onun yerine karar veriliyor, onun bedeni üzerinde her türlü işlem yapılmasında beis görülmüyor.
en kalabalık en geniş yelpazeli eylem 8 mart eylemleri. alanlara sığılmıyor. çünkü herkesin peşinde. bütün kadınların peşinde.
istanbulun göbeğinde bile belli bir saatten sonra sokaktaki kadın sokakta olduğuna göre "bazı şeyleri göze almış" demek oluyor. en özgürü en eğitimlisinin bile en küçük sorunu bu.


bu güzel şarkı için bandistaya ne kadar teşekkür edilse az heralde.

8 mart emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun.

6 Mart 2013 Çarşamba

mutluluğa boya beni

geçen senenin festivalinde vardı bu film. gidilcekler listesindeydi ama sonra vazgeçilenler listesine düşüvermişti bazı sebeplerden bugün izleyebildim keşke düşmeseymiş.
ne de güzel filmmiş.
her sahnesi apayrı bir zevk. mükemmel düşünülmüş, harika benzetmeler kullanılmış eğlenceli hüzünlü bol boyalı bir film. film bitince kanepede yanımdakine sokulup biz aynı resimdeyizdir dimi dedim.

filmi izlerken bazen neden eksik hissediyorum bitmemiş gibi hissediyorum onu cevaplandırdım. bazen herşey belki de bir ressamın kaprisidir, artık çizememesidir, unutkanlığıdır, bencilliğidir. ya da belki de ben ona göre tamamdım ona göre:
"ben onları terketmemiştim ki. onlara en temel gereklilikleri verdim. bazen; basit bir çizim, özenle hazırlanmış ayrıntılı bir resimden daha güzel olabilir." 

olabilir. olur.
devrimci ruhumu kaybedip-düşürüp-çaldırıp kendime ve herkese ihanet edercesine reformist olduğum bu günlerde bu film harika bir reformist filmdi. devrim yoktu filmde maalesef. ben içten içe bu halimle bile devrim olsun istedim bekledim ama o kendini başka bir yere bağladı.
olsun yinede çok hoş naif bir filmdi.

duygusal bakacak olursak da insan aynı filmdeki gibi eksiklikleriyle onu sevecek birini arıyor. onu o tamamlasın istiyor. ben istemem ama galiba. ben biraz daha frida gidibiyim. yaralarımla sevsin isterim gibi.
hani diego frida'nın yara izlerini öpüp kusursuzsun demiş ya. hayatında bundan daha fazla kıskandığım bir ilişki  olmayacaktır heralde.

"-sen ne için geldin?
-hiç, sadece seni görmek istedim.
-peki ya şimdi nereye gidiyorsun?
-seni çizeni bulmaya."

28 Ocak 2013 Pazartesi

istinat duvarı, hayatımızdaki yeri ve önemi

önce bir çatırtı duyuldu. ya etraf çok sessizdi ya da bu çatırdı epey gürültülüydü. sıcak borcamı soğuk ve ıslak tezgaha koydun mu sen hiç? koymadıysan işim zor. bu çatlama onun bir kaç beden büyüğüydü ama başka türlü nasıl tarif edilir güç...

"ben seni dinlemedim,
sen beni anlamadın."

buzullarım kalbini denedin mi sen hiç? buzullar sen tam stetoskopun ayaklarını kulağına ucunu buzula dokundurduğun an kırıldı mı?
en olmadı sıcak bir yaz günü kolaya buzluktan taze çıkmış buzu atmışsındır.
tutturuyorum bu sesi tanımlamak için çünkü sonrası yok.
sonra toz, duman, yıkıntı.
sonrası büyük bir gürültü.
sonrası pis. sonrası korku.

"gitmiyor,
gitmiyor,
gitmiyor,
gitmiyor,
git.."miyor"

hemencecik gürültü daha da arttı. polis itfaiye ambulans. hepsi bulunup geldi bütün sirenleriyle.
işleri güçleri yok muydu? daha başka sirenli ne vardı? başkası varsa ve unuttuysam affola ama kesin o da ordaymıştır. sirenden göz gözü görmüyordu. e dumanında etkisi vardı elbet.
sonra durdular. hiç birinin ilgi alanına girmiyordu. ölenyaralanankatilmaktülsuçluhırsızyangın yoktu. bir çöküntü vardı ama kurtarılacak kimsede yoktu. istinat duvarı çokmüştü. istinat duvarı yıkılmıştı. belediyeden birileri gelsindi de ne yapılacaksa yapılsındı. hemen aynı gecenin ana haber bültenlerine yetişsin diye haberciler koştu geldi. bir fasıl onların gürültüleri, ne oldular ne bittiler devle bize yardım etsinler..

akşam ajansta aşırı yağışlar nedeniyle yıkılan istinat duvarı vatandaşları mağdur etti.

"kurnaz oyunların,
çıkma bu yolların,
al senin olsun."

sonra gitti herkes. yavaş yavaş kaymaya başladığımı hissettim. yada duvarın tuttuğu bütün yer başıma yıkılıyordu. zaten bir çarpışma olduğunda kimin hangi yönde hareket etmiş olduğu mühim değil ki. bir ayrılma olduğunda yol yollar olduğunda yönün ne önemi vardı ki?
aslında en önce o duvarın yerinde esen soğuğu hissettim. sol yanım baştan aşağı ürperdi. sonra gözlarim kapandı. bu sefer herkesin hemencecik bilebileceği bir gümbütü koptu.

herşey tuzla buz oldu.
gökten toprak ve cam parçaları yağdı.
kumdan kaleleri dalga ham yapmış gibi oldu.
ertesi gün haberciler yine bildiriyordu.
istinat ve istirahat duvarının çökmesi ile birlikte yakınlardaki  i.a. dün gece büyük bir gümbürtüyle yıkıldı. şu an eskiciler ve çingeneler tarafından yağma ediliyor. dün ana baba yeri olan bu bölgede bugün herhangi bir görevli yok. i.a. kaderine terk edilmiş gözüküyor.


3. sayfalarda arıyorum bazen ismimi, göremeyince rahatlıyorum. sonra bazen uzanıp sağ ayak baş parmağıma bakıyorum. herhangi bir isim bağlı mı diye.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...