6 Mart 2013 Çarşamba

mutluluğa boya beni

geçen senenin festivalinde vardı bu film. gidilcekler listesindeydi ama sonra vazgeçilenler listesine düşüvermişti bazı sebeplerden bugün izleyebildim keşke düşmeseymiş.
ne de güzel filmmiş.
her sahnesi apayrı bir zevk. mükemmel düşünülmüş, harika benzetmeler kullanılmış eğlenceli hüzünlü bol boyalı bir film. film bitince kanepede yanımdakine sokulup biz aynı resimdeyizdir dimi dedim.

filmi izlerken bazen neden eksik hissediyorum bitmemiş gibi hissediyorum onu cevaplandırdım. bazen herşey belki de bir ressamın kaprisidir, artık çizememesidir, unutkanlığıdır, bencilliğidir. ya da belki de ben ona göre tamamdım ona göre:
"ben onları terketmemiştim ki. onlara en temel gereklilikleri verdim. bazen; basit bir çizim, özenle hazırlanmış ayrıntılı bir resimden daha güzel olabilir." 

olabilir. olur.
devrimci ruhumu kaybedip-düşürüp-çaldırıp kendime ve herkese ihanet edercesine reformist olduğum bu günlerde bu film harika bir reformist filmdi. devrim yoktu filmde maalesef. ben içten içe bu halimle bile devrim olsun istedim bekledim ama o kendini başka bir yere bağladı.
olsun yinede çok hoş naif bir filmdi.

duygusal bakacak olursak da insan aynı filmdeki gibi eksiklikleriyle onu sevecek birini arıyor. onu o tamamlasın istiyor. ben istemem ama galiba. ben biraz daha frida gidibiyim. yaralarımla sevsin isterim gibi.
hani diego frida'nın yara izlerini öpüp kusursuzsun demiş ya. hayatında bundan daha fazla kıskandığım bir ilişki  olmayacaktır heralde.

"-sen ne için geldin?
-hiç, sadece seni görmek istedim.
-peki ya şimdi nereye gidiyorsun?
-seni çizeni bulmaya."

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...