20 Şubat 2011 Pazar

Kars Günlükleri-3

İnsan beyni fazla eksi derecede çalışmıyor sanırım. Çevrem bir sürü manyaklık sınırını zorlayan insan dolu.
“abi bi 7. Parkur varmış. Çok dikmiş ordan ters ters kayalım. Puhahhaha eğlence olur” mantalitesinde çılgın gençlik. ve daha da sinir bozucusu çılgın yaşlılar. 80nine kırık merdiven dayamış amcalarımız kar gözlüklerini takıp bu eşsiz çılgın sporu icra etmekte.
Ben ise bir iki kayıp “ay oy çok yoruldum ben” cümleleriyle zirvedeki dağ evine kurulup” bana sıcak bir şeyler getirin” diyip kitabı açtım. Sahlebi masaya bırakırken kulağıma çalınan “afiyet olsun ‘küçük hanım’” bi tuhaf yaptı beni. Burada bana herkes ‘küçük hanım’ diyor. Siz benim kaç yaşımda olduğumu biliyor musunuz diyesim var. geçen de sigara alırlarken kimlik sordular. Vallahi gençleşiyor muyum ne? Gerçi ipek çıkarıp çat diye ehliyeti gösterince pek karizmatik oldu. Neyse nerde kalmıştık? Kars. Ki hala kalıyoruz.

Kar botu dünyanın en iğrenç şeyi. Bu da böyle biline. Ben gelemiyorum öyle bağlayıcı ağır şeylere. Ben bileğime bileklik bile takamıyorum ayol. Daralıyorum. Afakanlar basıyor beni. Siz tutmuş bana neler neler yapıyorsunuz.
Tamam. Kar güzel şey. Doğa güzel şey. Temiz hava hoş şey. (sigarasızlık başa bela) sahlep eşsiz lezzet. Sıcak şarap soba kestane bunlar mükemmel mükemmel. Ama soğuk bana göre değil. Gerçi soba yanında mayışan kedi olmak harika bir şey.
Telesiyej de eğlenceli epey. Hele uğurla Nişantaşı-taksim arasındaki teleferiği keşfettiğimizdeki sevinci düşüncek olursak evet teesiyej harika bir şey. bir film tadında her şey. ama sürekli her yerde açık bir televizyon olmasından mıdır nedendir bilemedim bu bir zeki demirkubuz filmi be anacım. Sanki her yerde bir imge var. bir şey var. mesela arka masadaki adama dikkat etmem gerek o aslında aynı zamanda oteldeki resepsiyonist falan. Böyle gerginlikler yaşıyorum.
Derken bir çocuğun masum sümüklü yüzü alıyor beni bu telaştan. Yanında ilk bakışta abisi olduğunu düşündüğüm ondan taş çatlasa 3 yaş büyük çocuk onu sakinleştirmeye çalışıyor. Dayanamıyorum. Noldu sana diyorum. Ağlamayı biraz azaltarak cevap vermiyor. Onun yerine abisi olduğunu düşündüğüm çocuk cevaplıyor beni. “babası gitmiş onu bulamıyormuş” diyor. Ben üşüdüğünü düşünüyorum gel sobanın yanına gidelim diyorum. Başını öne eğip utangaç utangaç bakıyor yüzüme. Gel o zaman fotoğrafını çekelim diyorum. Hemen siliyor sümüklerini. Gülmüyor ama çakmak çakmak bakıyor. Bazen kaçırıyor gözlerini. Ama ağlamıyor artık.
Bu sırada bir sıcak çikolata içiyorum. Sonra gözüme bailey’s ilişiyorç bailey’s dünyanın en hoş içkisi olabilir. İçki demişken volkan gelmiş. Viski getirmiş midir acaba? Kedi canını onun demek istiyorum.

Konuyu dağıtıyorum. Zeki’ye bu bol durmalı, bol manzaralı çoluklu çocuklu filmde bana yer verdiği için selam eder, yapımda ve yayında emeği geçenlerin gözlerinden öperim.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...