6 Şubat 2011 Pazar

ciddiyet.

hayatım ciddiyetini yitirmek üzere.
gerçekliği çok fazla olan rüyalar görüyorum. bütün sebep bu. çok uyuyorum. ankarada uyuyamıyorum ama istanbulda sonsuza kadar uyuyabilirim sanırım. gündüz uykularım bile var istanbulda. ne harika değil mi?
çözünürlükle alakalıdır belki?
hd kalite rüya görüyorum adeta. o kadar net ve o kadar olabilir ki. kimi zaman durum rüyaları görüyorum. kimi zaman alarmı kapatıp tekrar yatınca alarmı kapatmasam neler yapıcaktım onu görüyorum ki bu alarmı kapatıp yatma işini inanılmaz anlamsız kılıyor. canım sıkılıyor.
uyandığımda hiç bir şeyi yapmamış olmak hakikaten can sıkıyor.

ve bugün bütün bu rüyalardan ders almış olacağım ki otobüsü kaçırdığımda neyse ya belki rüyadır dedim. ahahhaha.
ya rüyaysa diye ders çalışmıyorum o dakikadan beri. ama inancım biraz azaldı. sanırım bu sefer yanıldım. bu bir rüya değil.
yine de uyanırsam ya da uyursam ya da ne bileyim işte bir şey yaparsam ve bu bir rüyaysa gelip bu yazıyı kontrol edeceğim.
son cümleyi silelim bence.
pek olmadı gibi.

geçen gün havuzlu bahçede otururken de oldu aynısı. hava inanılmaz tuhaftı.
ankarada son baharda böyle tuhaf rüzgarlar eser hani, soğuk değildir ama bi aptaldır. ne yapsan bilemezsin.
öyle bir şey esiyordu, güneş salak salak dolanıyordu. üşüsem mi ne yapsam bilemiyordum. insanlar konuşuyordu.
o an mesela bir an için ankaraya döndüm. 2 sene belki 3 sene öncesine. ve bir an için bu kadar zamanı hiç yaşamamış gibi hissettim.
en başındaymışım hissi.
korkunç bir şey.
tabii ben şuan uyanıp bugünün başında olmak isterdim açıkcası.
ama 2 sene öncede olmak istemezdim sanıyorum.
zira başa aldığında olayları değiştirme ihtimalin çok düşük. bunu öğrendim.
ha bir de nedense aklıma geldi;

"yaşamak, yaralamak ve yara almaktır, ama insanca."

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...