16 Aralık 2010 Perşembe

ablası sıkma be canını.

mevsimlerden kışsa ve aralığın ortasında geç kalmış bir kış koca koca kahkaha atmaktaysa koloriferleri yakmanız gerekir. ama yakmasanızda kat kat giyinip battaniyeye dolanarak murlu olabilirsiniz.

yine aynı şartlarda yağmurlu bir günde kalorifer yanmıyorken pencere açacak kadar salaksanız üşürsünüz. yağmur rüzgarla sarmaş dolaş olup camda parçalanması gereken damlaları size size savurur. ve bu insanı hasta edebilir.

ve bu şartlar aynenken. komple pencereler yoksa ve sokak kapısı ardına kadar açıksa evet siz gerçekten donabilirsiniz. bence yapmayın.

öyle ki insan ketila sarılıp uyuyabiliyor. çay komasına girene kadar çay içiyor. ssoğuk ve fazla çay insanın çişini getiriyor. çişe giderken geçilen tozlu yollar sizi bir hayli üzüyor.

evet bahsettiğim koşulları bugün evin çerçeveleri değişirken yaşadım. penceresiz kalmak epeycene kötü bir şey. o pencereler sökülürken evin girdiği hal ise tam anlamıyla aklı kaçırma sebebi.




bir süre odam bu halde kaldı. bir süre dışarının yağmuru tozu ve rüzgarı odanın içinde saklambaç oynadı. bir kısmını tutup kulaklarından çıkardım ama temizlik konusunda titizliğim ne derecede pek emin değilim. ama şimdilik idare eder duruyor.


hem büyük ihtimalle yarın 40 derece ateşle yatıyor olacağım.


bal ve limon lazım bana.


va tabiki ankara iptal..


bazen. bazı şeylere çok sinirleniyorum. sinirden elim ayağım titriyor. kendimden korkuyorum.



not: ablası sıkma canını be biz toparlıcaz? bu günün repliğidir. yan rol ise ablası bize bi çay koyvercen mi?



kafamı sert bi şekilde masaya vursam bi kaç kere. belki düzelir? o zaman kafamın içinde havada kalmış her şey yerine oturabilir. kelimeler hep havada. bir cümle adına güç birliğine yanaşmıyorlar. konuşamıyorum. asabım bozuluyor.


ekleme: masadan daha güzel bi fikrim var! üç silahşorü alıp pat pat pat diye kafama kafama vursam?? daha yararlı. bu arada bu kitabın adını sürekli üç silahşörler olarak telaffuz ediyordum. hasan ali yücelçok fazla takla atmamıştır mezarında.

4 yorum:

divadeiwob dedi ki...

bence üç silahşör'ler' iyidir. bir sıkıntı yok.

kırmızı dedi ki...

bence de iyi ama sıkıntı var. 3 kalemler aldık demiyoruz mesela. 5 ağaçlar yandı da demiyoruz. o zaman neden üç silahşörler hazırlanıp yola koyuldu diyoruz?

divadeiwob dedi ki...

ah, üç adet silahşörden bahsederken elbette üç silahşör denir ancak dumas'nın kitabından bahsederken "üç silahşörler" diye söylenir. bu istisnai durumlardan biri. dil o kadar da kati kurallarla gitmiyor. mesela "biz" çoğul olduğu halde "bizler" de denebilir. hasan âli bey zamanındaki kullanımı bilemem ama üç silahşörler çoğul ve en güzeli de dördüncü silahşörün hikayesi :)

kırmızı dedi ki...

sanırım aynı "beş kardeşler" market zinciri gibi bu:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...