26 Nisan 2011 Salı

gitmesem ölürdüm, ama gittim yine öldüm.

dün gerizekalılığın limitlerini epey bi zorladığım nadide günlerdendi.

ahhahah.

anayasa beni biraz çarpıyor. ayaklarım dolaşıyor.
sınavdan önce pat diye düştüm ahaha. ama sorun bende değil sende sevgilim. koridordan bozma amfi yaparsan olacağı buydu. yükselme efeki verebilmek için eğim koymuşsun iyi hoş da onu neden bütün zeminde uygulamamışsın?

peki tamam bu sefer hata sende. ama peki sonra sınavdan çıkarken bir daha düşmem neyin nesi? "otur, öğrenme 0!"

ahahah. bütün amfi sınavı bırakıp güldü sanıyorum. ama ah.. o cahil insanlar... bilmezlerki benim bu düşüşümü neye ithaf ettiğimi.

hem ne demişler "önemli olan düşüş değil yere nasıl çarptığındır."
(acı verici)

bir de beni sevsinler istedim. camus görsün ve sevsin istedim ben.

cüzdanımı orda burda unutma salaklıklarına değinmeyeceğim. o değil sezgi de az şapşal değil hani. vapurdan inmeyi unutup geri dönmüş. sınavı kaçırdı. ahaha. oksijen gitmiyor sanırım kimi zaman beynimize.

neyse akşam yine bir takım gerizekalılıklarım yüzünden cansuyla geç de olsa buluştuk. ezginin günlüğü konserine gittik. bir insan neden konsere gider?
ben neden ezginin günlüğü konserine gidiyorum?
her şarkıya bir şeler sokuşturmuş olmasaydım belki ben de eğlenirdim. ama yapamamışım. daha aşk bitti.. dediği anda gözüme bir şeyler çöktü.
gelmiyorsun dedi.
nerede şimdi kim bilir ah o siyah gözler dedi.
bi daha geçmem kadıköyden demedi ama.
sevmesen ölürdün, sevdin ama öldün
sevmesen ölürdün ama sevdin, gene öldün
dedi
eksik bir şey var demedi.
demek artık eksik bir şey yok!
sonra benim adım ebruliyle adamım bu küçük işlere ben bakarım diyip gittiler.

sonra ilkay akkaya..
hipnotize eden bir ses. başka bir açıklaması mevcut değil.

"şarkılar bir çığlığa sığınmaksa şimdi.."

kımıldamadan koltuğa yapışmış gibi oturdum.

"başını dik tutabilsen boy vereceksin.."

tutarız biz de o zaman dedim. normal planlarda konserden çıkıp eve gitmek varken olaylar öyle gelişmedi.
kendimi bir anda rakı tarif ederken buldum.
tam olarak biz oturduğumuz anda
sana, dargınım, kırgınım sana, kızgınım..

diye girmeseydi şarkı belki olaylar böyle gelişmezdi.

-yeni rakı değil.
-tekirdağ mı?
-evet.
-ama yeşil erik serisi.
-yok öyle bi şey efe rakı alalım isterseniz?
-efe gelmesin bi. bak tekirdağ olcak. erik üzüm öyle bi şeyler olcak.
-tamam.

zaman geçer.
"adamım söyle sen mutlu oldun mu?"

-bu mu?
-hayır ya.
-puslu puslu şişesi.
-trakya serisi mi?
-hıh evet o.

"sevdin mi söyle ah seviştin mi onları da öptün mü?"
zaman geçer...

-evet evet! o.

puslu şişe nasıl bir tariftir yarabbi!!
bir daha böyle şeyler yaşamamak için "tekirdağ trakya serisi" ismini unutmuyoruz. hönönöyü bile artık tek seferde söylüyorum. ilerleme var. hödödö köpük köpük tariflerinden uzaklaşmış tertemiz bir beyin. bir de öğrenme yok diyorsunuz..

yan masadakilerle kanka olduk sonra. kızlardan biri neşe erbeke kayıtlıymış. tiyatro hususunda ufkumu. açtı. du bakalım. ben artiz olucam.
"olmasam ölürdüm, oldum, yine öldüm" gibi şeyler söylemem umarım. ahaha.
not: at kadehi elinden çok tehlikeli bir şarkıdır. insana kadeh attırabiliyor. kırık kadehler parmakları kesiyor. oluyor böyle şeyler. aman kalpler kırılmasın.


eve gelince, şöyle bir şey izledim. ve buraya kadar yazdığım her şeyi unutun! bunu izleyin!




not: bu videonun sayfaya sığmamış olması beni çok üzdü. hiç estetik değil.:/

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...