3 Ocak 2011 Pazartesi

oyun

Oyun oynuyorum onunla.
O bunun farkında değil.
O bütün bunları düşünemeyecek kadar üşengeç.
Gözlerini bana öyle dikersen hiçbir şey söyleyemem.
Hiçbir şey düşünemem.

Düşünmek istemiyorum.

Bak sana çok güzel bi cümlem var o zaman. Bok ye! Sevdin mi?

**

Arkandan dolaştım. Ve sadece kafanı çevirirsen görebileceğin bir yerdeyim. Yani odama koştum ve kapının arkasına saklandım.
Beni gelip bulman o kadar kolay ki.
Bunu sen de biliyorsun. Ve o yüzden gelmiyorsun zaten. Beni gelip bulmanı istediğim için bacağımdan tutarak yatağın altından çıkaracağını bildiğin için yapmıyorsun bunu.
Ve ben sen beni bulana kadar gelip aramaya karar verene kadar çıkmamaya karar veriyorum.

Annemle yaşamıştık böyle bir şeyi.
Çok küçüktüm.
Anneme kızıp odama kaçmıştım. Ve saklanmıştım dolaba. Annemin beni bulmaması imkan dahilinde bile değildi.
Ama annem beni aramaya gelmemişti. Onun yerine puding yapmıştı. Ve bütün ev puding kokmuştu. Benim için önemli olansa puding yemek değil tencereyi sıyırmak olmuştu her zaman.
Dolabın içinde acı çekmiştim adeta. Sanki puding burnumun ucundaydı. Ve ben sadece koklayabiliyordum.
Koşa koşa mutfağa gitmiştim. Hiç bi şey olmamış gibi tencereye uzanmıştım ve sıyırmıştım.

Koşa koşa sana gelesim ve seninle resim yapasım. Ve 6 yaşına ait güzel bir anı olasım var. Boyama kitabı boyar gibi senle. Biliyorum birbirimizin boyamalarını beğenmeyeceğiz hiç . Sen bana taşırma diyeceksin ve ben senin zevksizliğinle kafayı yiyeceğim. Ben her yeri kırmızıya boyayacağım.

Ha sahi sen hangi rengi seçeceksin?

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...