4 Ekim 2012 Perşembe

filmekimi-düşler diyarı-no-onur savaşı

youtube ta hangi yeni türkü şarkısına bassam hüzünlü çıkıyor. yeni türkü dinleyicisi diye geçinirken bilmediğim bir sürü şarkıları olduğunu farkettim. canım acıdı.
ben şarkının sözlerini dinlerim. sen melodisini.
ben sahnelere bakarım sen repliklere.

bozuk para tamircileri dükkanlarını daha yeni kapatmışlardı. halbuki nöbetçileri olmalıydı. nöbetçi bozuk para tamircileri olmalıydı bu şehirde. nöbetçi mahkemeler vardı ya mesela. onun gibi. her sorunda nöbetçi mahkemeye gidilmez ama. neyde gidilir bilmiyorum geç kaldım o derse. 12:30 dersine geç kalmakla ünlüyümdür ben.
evi dinliyorum. ev çatırdıyor. huzursuzlanıyorum. dudak ısırtacak dost çatlacak bir filmekimi serisi yapamadım ya ona yanıyorum.
ilk 3 filme aynı gün gitmem sanırım bunda etkili.
düşler diyarı,
no,
onur savaşı.

kafamda bu üç film şehirden uzakta yaşayan bi grup insan içinde küçük kızı babası cesur olması için gaza getirir kız o kadar gaza gelirki şiliye gidip referandumda no der akabinde kızın babasının en yakın arkadaşı kıza tecavüzle suçlanmaya başlar ve kız bunu onur savaşı haline getirir.

tamam tamam abartıyorum. durum bu kadar da kötü değil. düşler diyarı çok hoş tatlı bir filmdi. filmdeki oyuncuların hiç biri oyuncu değilmiş. halktan kimselermiş. ama çok iyiydiler. doğaldılar. bilhassa hushpupy film de ısrarla cimcime olarak çevrilmişti pek bir sevimliydi. filmden sonra berkayla arby'se gittik. kıvrık patatesleri yerken çocuğumun saçları böyle olsun istiyorum dedim. berkay perma yaptırırsın dedi. perma yıpratır sen hiç bi şeyden anlamıyorsun dedim. halbuki perma demesine şaşırmam gerekirdi. belkide hepsi benim zihnimde olup bitti. filmde küçük kızın babasına ölsen hiç üzülmem hatta mezarının başında koca bir pasta yerim diyişi vardı ki oy oy oy dedim.

no ise kimselere söylemedim burda söyleyeyim bildiğin kapitalist bir filmdi. yani kapitalist ağır oldu tamam geri alıyorum. kapitalizmi kapitalizm silahıyla vuran bir filmdi o zaman diyelim. bir de ben o adamo çok seviyorum diyelim. hem de epeyi.

bu ara belgesellere sardım. mısırda geçen bir adamın gölgesinde bir diye bir belgesel izledim. sonra irandaki devrim sürecinde insanların nasıl baskıya alındığını sinemaların o dönemde nasıl değiştiğini neden nasıl yakıldığını anlatan bir belgesel izledim. bir de üstüne bu no. delirecek gibi oldum. her yerde aynı hikayeer var. ben insanların aynı hikayeleri yaşamasına sinir olurken bir de her ülkede aynı sorunlarn aynı şekilde cerayan etmiş olmasına çıldırdım. insan her yerde bu kadar aynıyken sorunların her yerde çözümsüz olmasına üzüldüm. tarihin tekerrüründe un olmaktan korktum. filmde tahminen şöyle bir replik vardı:
"evet efendim 15 dakika evet propagandası 15 dakika hayır propagandası yapılacak. ama endişelenmeyin aslında 15 dakika hariç hep evet propagandası yapılacak"
pazarlama diye bişey var ben ona inanıyorum bu filmde tam onu diyor.

onur savaşını sevmedim. yani isveçin manzaraları dağları negzelmiş dedim. erkeklerinin tersi pismiş dedim. içmeyi bilmiyorlarmış dedim geçtim o kadar. ha sıkılmadım izlerken ama beni mutluda etmedi hani. gitmesem de olurmuş.


pttkitap.com diye bir şey var. kargo ücreti almıyormuş. 10 lira üstündeki siparişlere. dibimde kitap festivali varken gittim ordan sipariş verdim 2 kitap ne desem kendime bilmiyorum. evde kitap koyacak yer yok diye ders kitaplarını almıyorum. odamdaki geçen seneden kalma kitapları toplamaktan itina ile kaçınıyorum. pencereleri kapama mevsimi geldi ama pencereleri kapamıyorum.


agent dash var bi tane. her derde deva.

2 yorum:

küstümotu dedi ki...

öyle güzel bir filmekimi programım var ki. kısmetse sen çatlayacaksın busefer.

kırmızı dedi ki...

hadi bakalım dostluk kazansın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...