22 Kasım 2010 Pazartesi

kum saati hikayesi

bir çaresizlik içindeyim.
anlatması zor.

kapana kısılmışlık.

evet evet bu duygu kapana kısılmışlık!

ve bil bakalım nereye?

kum saati içine kapatmış biri beni. bi bölümünde hapsolmuşum ve o bundan çok büyük bir keyif duyuyor. kumlar kayıp gidiyor kimi zaman ayağımın altından. şapşal şapşal bakakalıyorum. durduramıyorum hiç. bazı kumları çalıp cebime koyuyorum. ama hemen yakalanıyorum. geri çıkıyor kumlar. kayıp düşüyorum.

kum taneciklerinden nefret ettim!

zaman dursa bi süre.

ben bi şarkıyı söylerken..
gözlerin_
derken.

-elini avcumda bulup yitirmek, yitirmek.-


konumuz şarkı değil.

kumlar!!

o lanet olasıca durmak bilmeyen sürekli koştur koştur akan kum taneleri. tam eğlencesine alışıp kaleler yapmaya başlasam, kendime bir yerler uydursam, bir şeyler kurmaya başlasam, hop yine dönüyor yine akıyor kumlar. hepsi yok oluyor. yaptığım her şey bozuluyor.


aptal bir kız olarak kalıyorum bütün bunların arkasında.


en soğru kelime şapşal!!













evet anlatmak istediğimi üşenmedim çizdim. bok gibi çizdim ama olsun. durumu anlattı. çok da güzel oldu çok da iyi güzel oldu tamam mı?

ve işin en kötü yanıda ilk başında anlamıyorum hep. kumlar ayağımın altında mı yoksa tepemde mi bir süre bilemiyorum. şimdi sıra nerde olmak da hep karıştırıyorum. bir de bazen bir süre duraklıyor adeta bana bunu yapan herif. oh diyorum tamam bitti demek artık. artık durdu zaman. durdu ve ben böylece durucam. sonsuza kadar kum tanelerimle yaşıcam ya da bu boşlukda geçinip gidicem.
ama olmuyor.
yanılıyorum hep. tekrardan başlıyor.
kumlar tekrardan
akıyor..
akıyor..
akıyor..
a
k
ı
y
o
r
.
.
.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...